ESTETİK AMELİYATLARDA DOKTORUN HUKUKİ SORUMLULUĞU
Estetik tıbbi müdahale; kişilerin doğuştan ya da sonradan meydana gelen nedenlerle fiziksel görünümlerinde anatomik yapıya veya beğeniye uygun değişiklik yapılmasını amaçlayan tıbbi müdahaledir. Diğer bir ifade ile fiziki görünümünün tıbbi el atma ile güzelleştirilmesi işlemidir. Bu yüzden estetik ameliyatların birçoğu, doğrudan doğruya vücut sağlığını korumak için değil, görünüm bozukluğunun yol açtığı ruhsal bozukluğu giderme amacıyla yapılmaktadır.
Estetik operasyonlar söz konusu olduğu zaman hekim ile hasta arasındaki ilişkinin vekalet sözleşmesi kapsamında mı yoksa eser sözleşmesi kapsamında mı değerlendirileceği hususunda her ne kadar görüş ayrılıkları mevcut olsa da, estetik operasyonlar bir kişideki görünüm bozukluğunun giderilmesi amacı ile yapıldığından eser sözleşmesi kapsamında değerlendirilmesi uygun bulunmuştur.
Yargıtay bu konuyu kararlarında şu şekilde belirtmiştir;
Bir hasta ile onu tedavi eden doktor ve bir avukat ile onun müvekkili arasındaki ilişki, vekâlet sözleşmesinin konusunu oluşturur. Doktor, hastasına tıbbî yardımda ve avukat da hukukî yardımda bulunmayı taahhüt ederler; ancak, hastayı iyileştirme ve davayı kazanma gibi bir sonucun taahhüdü, vekâlet sözleşmesinde söz konusu olamaz. Hasta ölse veya dava kaybedilse dahi tıbbî yardımda bulunan doktor ile hukukî yardımda bulunan avukat yaptıkları yardımın karşılığı olan ücret hak kazanırlar ve kusurları dışında sorumlu olamazlar.
Eser (istisna) sözleşmelerinde ise, sadece bir hizmette bulunmak değil, aynı zamanda eser denilen olumlu-olumsuz bir sonucun taahhüdü söz konusudur. Sonuç gerçekleşmezse, meydana gelen zarardan yüklenici sorumlu olur. Bir diş doktorunun, kanal tedavisi değil de, takma diş yapması (protez) işi ve bir cerrahın tedavi değil de güzellik amacıyla insan vücudu üzerindeki tıbbî müdahalesi (olayımızda olduğu gibi) , BK.nın 355 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş bulunan istisna (eser) sözleşmesinin konusunu oluşturur.
Eser sözleşmesi uyarınca davalı doktorun tedavi niteliği olmayan tıbbî müdahalede bulunması ifa yönünden, yeterli değildir. Yaptığı işin, hangi yöntemi kullanırsa kullansın ayıpsız (kusursuz) olarak ortaya çıkması da gerekir. Davacının kolundaki dövmeyi estetik amaçla silmek için müdahalede bulunan doktor, aynı zamanda, izi tamamen yok etmeyi de, eser sözleşmesinin niteliği itibariyle taahhüt etmiş sayılır. Oysa, dosya kapsamına ve fotoğraflara göre, davacının kolunda eski durumu aratırcasına sağlıksız ve çirkin görünümlü yeni bir iz, cerrahî müdahalenin izi olarak ortaya çıkmıştır. Yapılan iş BK.nun 360. maddesi gereğince, kabule icbar edilemeyecek derecede ayıplı bir iştir…” 15.HD., 3.11.1999, 4007/3868 (YKD., 2000/5, s.723-724)
Estetik Tıbbi Müdahalede hekim ve hasta arasındaki ilişki, Hekimlik sözleşmesinin konusudur ve bu sözleşme, tıp doktrininde “Serbest çalışan bir hekim ile hastası veya kanunî temsilcisi arasında yapılan ve hekimin öncelikle tıp bilimi ve uygulamasının öngördüğü esaslar çerçevesinde gerekli teşhisi koymak ve konulan teşhise en uygun tedaviyi seçip uygulamak yükümlülüğünü içeren bir ilişki” olarak tanımlanmıştır. Hekim, hastasına taahhüt ettiği hastanın görünüm bozukluğunun giderilmesini hekimin borç ve yükümlülükleri çerçevesinde yerine getirmek zorundadır.
Bunlarla birlikte Yargıtay’ın kararı şu yöndedir;
Estetik müdahalelerde hekim ve/veya hastane hastanın istediği sonucu elde etmesini garanti etmektedir. Sürecin sonucunda yapılması istenen ve amaçlanan işler açıkça belirtmekte olup, sonuç taahhüdü bulunduğu için eser sözleşmesi hükümleri uygulanmalıdır. (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2018/4953 E. ve 2018/4526 K., 19.11.2018 T.)
Estetik Ameliyatların Kapsamında Hekimin Borç Ve Yükümlülükleri
Hekimin Sadakat ve Özen Borcu : Hekim hastanın yararına olacak şekilde davranmalı ve ona zarar verecek herhangi bir davranıştan kaçınmalıdır. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 471/1. Maddesinde; yüklenici üstlendiği edimleri, iş sahibinin( hastanın) haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır .’’ şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Bu nedenle doktor eser sözleşmesi hükümleri uyarınca işi özen ve sadakat ile yerine getirmek zorundadır. Eserin yapılması esnasında gerekli özeni göstermeyen hekim daha sonrasında ortaya çıkabilecek sıkıntılardan sorumluluğu söz konusu olacaktır.
Sadakat Borcuna dayalı olarak doktorun bazı yan yükümlülükleri de bulunmaktadır:
- Sır Saklama Yükümlülüğü : 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 471/1. Maddesinde hekimin sadakat yükümlülüğü açıkça düzenlenmiştir. Diğer taraftan hastanın kişilik haklarının korunması amacıyla Medeni Kanunun 24. Maddesi ile Türk Borçlar Kanununun 58. Maddesi de sır saklama yükümlülüğünün yasal dayanakları arasındadır. Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’nün 4. Maddesinde ‘’ Tabip ve diş tabibi, meslek ve sanatının icrası vesilesiyle muttali olduğu sırları, kanuni mecburiyet olmadıkça ifşa edemez. ‘’ ibaresi yer almaktadır. Bu hükümden yola çıkarak aksi halde sır saklama yükümlülüğünü ihlal eden doktor bu durumdan sorumlu olacaktır.
- Aydınlatma Yükümlülüğü : Sadakat borcuna istinaden doktorun üstlendiği tıbbi eser konusunda hastayı aydınlatması gereklidir. Bu husus Türk Borçlar Kanununda düzenlendiği gibi 1981 yılında Dünya Tabipler Birliği tarafından da yayınlamıştır. Bu bildirge 6 maddeden oluşmaktadır. Bunlar şöyle sıralanabilir:
- a. Hasta hekimini özgürce seçmelidir
b. Hastalar hiçbir etki altında kalmadan özgürce klinik ve etik karar verebilen hekim tarafından bakılabilmelidir
c. Hasta yeterli bilgilendirmeden sonra önerilen tedaviyi kabul veya reddedebilme hakkına sahip olabilmelidir
d. Hasta hekimden tüm tıbbi ve özel hayatına ilişkin bilgilerin gizliliğine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir
e. Her hastanın onurlu bir şekilde ölmeye hakkı vardır.
f. Hasta dini veya ruhi telkin ve teselliyi kabul veya reddetme hakkına sahiptir. şeklinde düzenlenmiştir.
Eseri Yapma ve Teslim Etme Borcu: Hekim, kendisinden beklenen eseri meydana getirerek sözleşmeye uygun olarak teslim etmekle yükümlüdür. Tıbbi eser sözleşmeleri bakımından bazı eserlerin yapımı ve teslimi birlikte gerçekleşmektedir.
Eseri Bizzat Yapma Borcu : Hekim, Türk Borçlar Kanunu 471. Maddesi ve 818 sayılı BK. 356/2 gereği; eseri bizzat kendisi meydana getirmeli yada kendi yönetimi altında gerçekleştirmelidir.
Malzeme ve Araç Sağlama Borcu: TBK m.472/1 ve 818 s. BK. 357/1 gereği ; Sözleşmede aksi kararlaştırılmamış ise, hekim eserin meydana gelmesi için gerekli olan malzeme ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır. Kullandığı malzemenin kalitesinden de hekim sorumlu olacaktır.
Bildirim(İhbar) Borcu: Hekimin, eserin meydana getirilmesi esnasında ortaya çıkabilecek önemli hususları hastaya bildirmekle mükelleftir. Aksi halde ortaya çıkabilecek istenmeyen durumlardan hastaya karşı sorumlu olacaktır.
Esere Zamanında Başlama ve Bitirme Borcu: Türk Borçlar Kanunu 473/1. Maddesi ve 818 Sayılı Borçlar Kanunu 358/1. Maddesi gereği; hekim, işe zamanında başlamalı ve bitirmelidir. Anlaşmaya varılmış olmasına rağmen işe başlamayan veya bitirmeyen hekime karşı, hasta teslim zamanını beklemeden sözleşmeden dönebilir ve gecikme nedeniyle doğan zararının giderilmesini isteyebilir.
Ayıbı Üstlenme Borcu : İş gören , eserde ortaya çıkabilecek bozukluk ve eksiklikleri üstlenmekle yükümlüdür. Türk Borçlar Kanunu 474-478 ve 818 sayılı Borçlar Kanunu 359-363. Maddelerinde de belirtildiği üzere hekim, eserde ortaya çıkabilecek bozukluk ve eksiklikleri üstlenmekle yükümlüdür. Eğer eserde bir ayıp söz konusu ise hastanın yapması gereken, doktora bildirimi ve talebi üzerine, eser kullanılamayacak halde ise sözleşmenin feshi ve alınan bedelin iadesi gerekir.
Bu durum Yargıtay kararları ile de sabit olduğu üzere estetik operasyonun ayıplı olması sebebiyle İlk Derece Mahkemesi kararı bozmayı gerektirmiş olup davanın görülmesini isabetli bulmuştur.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2019/2716 E. 2019/3692 K. Sayılı ilamına göre;
Dava, eser sözleşmesi niteliğinde estetik amaçlı tıbbi müdahaleden kaynaklanmakta olup, mahkemece davanın reddine dair verilen hüküm davacı vekilince temyiz olunmuştur.
Somut olayda ; dosya kapsamına göre davalı tarafından yapılan operasyondan sonra oluşan ve giderilemeyen şekil bozukluğunun başka bir uzman tarafından giderildiği anlaşılmaktadır. Davalı savunmasında davacıyı ikinci operasyon için çağırdıklarını ancak gelmediğini açıklamıştır. Davalının edimi Borçlar Kanunu’nda düzenlenen eser sözleşmesi hükümlerine göre sonuç taahhüdünü içermekte olup bu taahhüdün ilk operasyonda yerine getirilmediği anlaşılmaktadır. Güveni sarsılmış olan davacının ikinci operasyon için davalıya gitmesi beklenemeyeceğinden davacının burun ile ilgili estetik operasyon için yaptığı masrafın yeni bir bilirkişi heyetinden alınacak rapor ile hesaplattırılıp ayrıca manevi tazminat talebi yönünden de değerlendirme yapılarak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile…Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddi kararı kaldırılarak ilk derece mahkemesi hükmünün davacı yararına BOZULMASINA, 6100 sayılı HMK 373. madde hükümleri gözetilerek dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğin ise Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, 30.09.2019 gününde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda hükme bağlandığı üzere, eser sözleşmeleri bir yapı inşa etmeyi taahhüt eden sözleşmeler göz önüne alınarak kaleme alınmıştır. Bu sebeple ‘eserdeki ayıp sebebiyle yüklenicinin sorumlu olduğu hallerde iş sahibinin kullanabileceği seçimlik hakları’ hükme bağlayan 475. Maddede, estetik cerrah –hasta ilişkisine uyarlanabilecek hükümlerin
- Bütün masrafları yükleniciye ait olmak üzere, eserin ücretsiz onarılmasını isteme ( cerrahın operasyonu hiçbir ücret almadan yeniden yapması) ve
- İş sahibinin genel hükümlere göre tazminat isteme hakkının saklı kalması’ (doktor hatası nedeniyle zarar gören hastanın, hekimden maddi ve manevi tazminat talep etme hakkı) seçeneklerinden ibaret olduğu açıktır.
- Diğer seçimlik hakların, estetik cerrah-hasta ilişkisine uyarlanması mümkün değildir.
Hekim-hasta arasında çıkan uyuşmazlıkların çözümlenmesinde mutlaka araştırılması gereken ve çoğu vakada da büyük önem taşıyan bir başka kanun hükmü de 6098 sayılı Borçlar Kanununun 476. Maddesidir.
Bu madde hükmünün hekim-hasta ilişkisine uyarlanmasıyla, eserin ayıplı olması, hekimin açıkça yaptığı ihtara karşın, hastanın verdiği talimattan doğmuş bulunur veya herhangi bir sebeple hastaya yüklenebilecek olursa, hekim, eserin ayıplı olmasından doğan haklarını kullanamaz. Bir başka ifade ile ortaya çıkan komplikasyon yada beğenilmeyen sonuç, hastanın, hekimin talimat ve önerilerine uymamış olmasından kaynaklanıyorsa, hasta yukarıda değinilen 475. Maddede sayılmış olan hakları kullanamaz.
Tüm bu açıklanan nedenlerle doktor- hasta ilişkisine dayalı davaların teknik ve özgül olması hasebiyle hukuki yollara başvuracak kişinin hak kayıplarının önlenmesi adına alanında uzman bir avukat ile birlikte yol izlemesi daha sağlıklı olacaktır.
Av. ERDEM ÇİÇEK